Sabah geldim, emaillerime, haberlere ve bloglara baktim. Birdenbire kelalaka bir seyler okurken dun gece gordugum ruyadan sahneler gozumun onune geldi. Hani korku filmlerinin fragman taktigidir, bir sahne gosterirler, sonra hizla ekran kararir, bir sonraki sahneyi gosterirler, ekran gene kararir. Ritim artarak ve muzigin sesi yukselerek devam eder bu, gerilimi arttirmak icin. Benzer bir sekilde, dun geceki ruyam gozumun onunden gecti. Urktum. Ilk sahnede yuzumun yarisi, omuzum, sirtim ve gogus kafesimin yarisi kocaman ve minik parcalardan olusan, kahverengi bir et beniyle kaplaniyor. Ikinci sahnede Berlindeyim. Sehrin batisinda MG oturuyor, tek odali bir evde. Evlerin dis cephelerinin duvari ve pencereleri yok, oyuncak barbi evler gibi acik, icleri gorunuyor. Dogu ile bati Berlin birlesmemis, biz Erikle dogu tarafindayiz, caktirmadan batiya gecebiliyoruz. Ayyy, anlattikca iyice manasizlasmaya basladi hatirladiklarim. Son hatirladigim sahnede et beni yavas yavas yok oluyor. Once renksizlesiyor, sonra cildim gitgide puruzsuzlesiyor. Sanki dunyanin en dogal seyi. Neyse, hayir olsun, gece popomuz acikta kalmis besbelli.
Deniz de gittikleri yerel festivalden bahsetmis bugun. Biz de MG’yle haftasonu yerel festivale gittik. Biz de bunaltici sicaktan nefes alamadik. Hele finisimiz muhtesemdi. Hava o kadar nemliydi ki, sonunda yavas yavas ama buyuk damlalar halinde ciselemeye basladi yagmur. Tam da dakikalarca bira kuyrugunda bekleyip elimize birayi aldiktan sonra. Ben icmek istemedim, hem arabayi ben kullaniyordum hem de o sicakta midem bir tuhafti. MG aldi bi tane. Neyse. Ben pek bir sevindim, heh sonunda azicik serinleyecegiz, ne guzel yagmur falan diye. Sonra biraz daha yogun yagmaya basladi, MG birasindan yudumlarken, eh bari bir agac altina dogru ilerleyelim dedik. Bir agacin govdesine yakin bir sekilde dikilmeye basladik. Cok degil, 2-3 dk icerisinde namussuz yagmur tam bir saganaga donustu, ama sevgili agacimiz bizi nispeten koruyordu. Parktan cigliklar ve bagrismalar yukselmeye basladi, galiba herkes kendine bir agac dibi bulamamisti bizim gibi. Ama uzulmelerine hic gerek yoktu, cunku gene 1-2 dk icersinde oyle bir siddetle esti ki ruzgar, agacin yapraklarinda ne kadar su damlacigi varsa MG ile kafamiza bosandi. Bu arada birasini yagmurla sulanmasin diye icip bitirmeye calisti MG, tabii beyhude cabalar. O dakikadan sonra ruzgar ve yagmur hic kesilmedi. Artik islanabilecegimiz kadar islandigimiza kanaat getirerek festivalin o aksamlik bizim icin sona erdigini kabullendik ve eh bari arabaya dogru yurumeye baslayalim dedik. Buyuk hata!! Agacimiza haksizlik etmisiz. Arabaya yaklastigimizda donumuza kadar islanarak artik insan degil sican mertebesine ulasmistik. Bu halde arabaya nasil binecegiz, rezil olacak koltuklar islak islak dedik. Sonra MG super cin bir fikirle cikti ortaya. Yerdeki paspaslari koltuga yerlestirip oyle oturduk. Tesadufen bagajda bulunan bir plastik torbayi da ikiye bolerek sirtimizin arkasina yerlestirdik. Arabayi calistirmadan once de manyak bir gulme krizine tutulduk tabii. MG hep senin salakligin, ne de guzel serinlermisiz oyle bak dedi. Ben de sen asil kendi haline bak, sulanmis birayi hopur hopur goturdun dedim. Neyse, sonra cok zeki oldugumuza karar verip eve dogru yola koyulduk. Eve girmemizle birlikte yagmur tekrar dokmeye basladi, neyse ki allahin sevgili kullariymisiz, ikinci bir posta evin onunde maymun olmadik. Buna da zugurt tesellisi deniyor herhalde. Erik kapiyi acar acmaz bi tarafiyla gulmeye basladigi an zaten yeterince maymun olmusuz, onu anladik.
Kaydol:
Kayıt Yorumları (Atom)
2 yorum:
gercekten super gecmis.
Superdi canim :)
Mertcan, bana da oyle bi donem olmustu. Hic bir sey hatirlamiyordum ruyalarimdan. Biraz sinir bozucuydu, insan hafizada bi aksama mi var filan diye dusunuyor. Bi de bir yerde okumustum. Uyandiktan ilk 24 saat icinde hatirlanmazsa ya da ustunden gecilmezse bir sekilde o ruyalar daha cabuk unutuluyormus. Not defteri fena bi fikir degil gibi gorunuyor ;)
Yorum Gönder