Gunler inanilmaz bir hizda geciyor. Kirpicik oglumuzla olunca, sabah kalkmasiydi, yuvaya bir telas gidis, oglen isler gucler, aksama yetismeye calisma, aksam yemegi, oynama saati, derken bir gun daha bitiveriyor kusumuz yatagina yollanirken.
Hic anlayamiyorum, Kirpicik oncesi hayat nasildi? Onsuz dusunemiyorum hicbir seyi. Erik'le hipnoza girmis gibiyiz. Uyurken surekli oglumuzdan bahsediyoruz. Uyanikken de uyusun diye gozunun icine bakiyoruz, ne celiski :)
Kirpicik epey bir dillendi bir suredir. Artik daha cok iki sozcuklu cumleler kullaniyor. Bol bol sifat tamlamasi ve biraz fiilli cumleler. Ingilizce hic sorun olmuyor hala, pek mutluyuz. Yuvada ogrendikleri yuvada kaliyor, ancak biz sorarsak ogreniyoruz neler ogrenmis ingilizce. Evde turkceye devam.
Bu aksam haftalik playdate'imiz var. Cok seviyor cocuklar bir araya gelmeyi. Onlar oynarken biz de iki laf edebiliyoruz, biz de seviyoruz yani bu date'leri :)
Çarşamba, Nisan 28, 2010
Kaydol:
Kayıt Yorumları (Atom)
2 yorum:
aynen bizde de durum bu. Dun aksam yemekte "pecete please" dedi bizi oldurdu :)
İkinci paragraftaki olayı okuyunca anılar canlandı. Biz de karı koca başbaşa bir yemeğe çıkabilsek, yemeklerimizi sıcak yiyebilsek derdik. Sonra da oğluşsuz gittiğimiz(1 elin parmakları kadar bile değildir sayısı) o yemekte de sürekli oğluştan bahseder, apar topar yemeği yiyip eve dönerdik, bir an evvel onu görmek için. Zor zanaat ebeveynlik.
Yorum Gönder