Perşembe, Ekim 18, 2007

Budalalik Bilimi!?


PERSEMBE


ORHAN BURSALI

Bir akademisyen kökenli gazete köşe yazarı, Avrupa Parlamentosu 'nca kabul edilen ve Yaratılış Teorisi'nin okullarda evrim teorisinin yerine veya yanında birlikte okutulmasını eleştiren "Eğitimde Yaratılışçılığın Tehlikeleri" başlıklı karara, "Bilim fanatizmi" ve "Bilim budalalığı" diye saldırdı. Ona göre, bu "dayatmacı, pozitivist bir anlayış". Diyor ki: "Evrim teorisi, adından da anlaşılacağı gibi bir 'teori' dir, yani varsayımdır." Ve: "Fizik ve biyolojinin varoluşu açıklamak gibi bir durumu olamaz, onlar ancak insan konforuna ve sağlığına hizmet edecek teknikler geliştirirler..." vb.

Baştan sona bilimin temel kavramlarına bu kadar aykırı ve bilim tarihinden bu kadar nasipsiz bir yazının bir akademisyenden çıkması, hayret vericidir! Üniversitelerde doçentlik yapan bir kimsenin, bilim üzerine bu kadar zırvalığı nasıl art arda sıraladığını doğrusu anlamak zor! Sadece bazı temel kavramlar üzerinde duracağız!

***

1) Teori ve varsayım: "Teori" yi varsayımla eşitleyene zor rastlanır! Bilimsel teori, gözlem ve deneylerle desteklenen ve doğrulanabilir, bir dizi ispat aşamalarından geçmiş düşünceler bütünüdür. "İspat", onu bütün diğer düşüncelerden (felsefe vb.) ayrırır! "Varsayım" ise henüz gözlem ve deneyle doğrulanması gereken bir önermedir...

2) Dolayısıyla Evrim Teorisi 'ne varsayım gözüyle bakmak, Darvin' den bu yana teoriye bilimin 150 yıldır yaptığı katkıları, bütün gözlem ve deney sonuçlarını inkâr etmektir. Bugün bilim dünyasının evrimle hiçbir tartışması yoktur. Fizik, biyoloji, antropoloji, jeoloji, paleontoloji, kimya, kozmoloji, genetik ve moleküler biyoloji... bütün bilimler evrim teorisi temelinde gelişiyor. Bütün bulgular evrimi destekler niteliktedir. Tartışma sadece evrimin mekanizması üzerindedir. Hatta birçok bilimci, evrimi kuramdan bile öte, bir doğa yasası olarak görür. Yazarın bu gerçeği bilmiyor olması, kendisinin bilim dünyasında olmadığı anlamına da gelir. Evrimi, "yok" diye tartışanlar sadece yaratılışçılar ve bağnaz dincilerdir...

3) Pozitivizm ve Bilim: Yazar, pozitivizm=bilim düşüncesini savunuyor. Pozitivizm 19. yüzyılın yaygın bilim anlayışıydı ve bilimsel bulguları "mutlak doğru" olarak kabul ederdi. Einstein ve Max Planck 'ın Görelilik ve Kuantum Kuramları pozitivizmin sonunu getirdi. Bugün bilim, elde ettiği sonuçlara "yanlışlanabilir" düşüncesiyle yaklaşıyor, onları mutlak doğrular olarak görmüyor. Bu bakış veya olgu, bilime ve bilimsel düşünceye çok daha geniş bir derinlik ve özgürlük alanı tanıyor. Einstein'ın teorisini yanlışlamak için onlarca deney ve gözlem yapılıyor hâlâ! "Şimdilik", bunların hepsi Einstein'ı doğru çıkardı! Ancak, bilimin, kuram veya teorilere "yanlışlanabilir" yaklaşımı, onların "doğru olmadığı" anlamına gelmiyor. Bilim, yanlışlanamadıkları sürece teorileri "doğru" olarak kabul eder.

4) Bilim ve Belirsizlik: Bohr , Schrödinger ve Heisenberg' in katkılarıyla Kuantum Mekaniği'nin bilime egemen olması, bilimsel teorileri "tartışmalı", yani "olabilir de olmayabilir de", gibi bir "denge, eşit" duruma getirmedi!

Bazıları, özellikle "bilim= pozitivizm" yanlış denklemini kuran ve bu anlayışı yayanlar, ülkemizde tarikat erbapları ve dinci yaklaşımlar, fiziğin "belirsizlik" kavramını, özellikle bilimsel düşünceye ve temel kuram ve öğretilerine karşı çıkarmaya-kullanmaya başladılar! Madem "kesin bir şey yok, belirsizlik geçerli, o halde bilimsel doğru da yok ve bütün teoriler sallantılıdır" gibi düşünceleri ileri sürer oldular. Bunlara göre "Bilim tek değil, çeşitlidir, birçok bilim var"! Böyle bir felaket yaşanıyor ülkemizde!

Eğer "bilim" den söz ediyorsak, Dünya'yı, evreni açıklayan tek bir bilim vardır!

***

Diyorlar ki "Evrim nasıl bir teori ise yaratılış da bir teoridir" . Anlamıyorlar ki, evrim teorisi gözlem ve deneye dayanır. "Yaratılışçılık" ise sadece inanca, mantık yürütmeye, sözel iknaya! Bilim doğada, diğeri insan beyninde "ürüyor"! Hiçbir zaman "eşdeğer" değiller. Yoksa bilim diye bir şey olmaz.

Zaten çabaları da buna yönelik!

İnsanlığın yüzyıllardır biriktirdiği "kültürel-sosyolojik" birikimler, geliştirdiği inançlar, "varoluşu açıklayamaz". Bunlar, bilimsel olgularla eşdeğer tutulamaz !

Ama onları "bilimsel metodoloji" ile anlamaya çalışabilir, kökenlerini ortaya çıkarabilir, neden sonuç ilişkilerini kurabilirsiniz. Burada bilimsel olan, sadece yöntemdir!

Nuray Mert 'in, hele hele, fizik ve biyolojinin, evreni, varoluşu açıklama gibi bir işi olmadığını, zaten bunu istese de yapamayacağını, sadece insanın konfor ve sağlığına yönelik teknik buluşlara hizmet ettiğini ileri sürmesi, inanılmazdı!

Ona göre varoluşu ancak felsefe, (felsefe bile bilimselleşiyor!) din felsefesi gibi, doğrudan düşünce ile ilgili "spekülatif" araçlar açıklayabilir! Yani insan düşüne tartışa varoluşu keşfedecektir!

Pes mi pes! Fiziğin, matematiğin, biyolojinin felsefesi, başlı başına bilimsel teori ve görüşlerden beslenen kozmoloji... Bunlar ne iş yapıyor diye merak ettim birden! Böyle bir şey duymamış, görmemiş...

Birileri Mert'e, "Sadece Doğu'da Geçer" yazılı bir "bilim doktorası" vermişler!

Onları merak ettim doğrusu!

4 yorum:

bgm dedi ki...

Yesil Erik,
şu yazılanları okuyunca aklıma hep bir soru geliyor. Biz neden ilerlemeyi hedef secmek yerine, çelme takmayı, çıkarcılığı, bağnazlığı hedef seçiyoruz kendimize...
Her ne kadar bilim kadını olmasamda lisede aldıgım fen egitimi bana evrimin olmadan bugunlere gelinemeyecegini gosterdi. Bence evrim halen daha var ve gecmisten gunumuze de hızlı cekimi insanın içinde. Belki evrim demek dogru degil ama evrimi düşündürten ve de ona gönderme yapan ve insanlarda olan şey, hamilelik süreci. 9 ay gibi bir sürede insanın içinde oluşan bebek tek hücreden çok hücreli kompleks bir yapıya dönüyor. ilk zamanlar var olan kuyruksu yapı yok oluyor. Bence anne karnında yolculuk ile ilgili bilimsel br çalışmayı bir kere tarafsız izleyebilseler, kafalarında bir sürü soru oluşmasına yetecek. Yanılıyor muyum? Yanlışsam sen düzelt beni.

Dalgic dedi ki...

bgm, isin ilginc yani, ayni argumani "yumurtaya can veren rabbim..." mantigi icin temel aliyor pitirik adamlari. "Sozde bilim adami" bile diyesim gelmiyor bunlara. Amaclari da bilim yapmak degil, konumlarini kullanarak propaganda yapmak. Cahil beyinleri bulandirmanin ilk yolu, mantigi kenara itmek elbette. Sanmiyorum bu pitiraklarin kendi dediklerine ozde inandiklarini. Ortada daha pis kokan amaclar var. O yuzden de "sacmaliyor bunlar" deyip kenara cekilmemek gerekiyor.

Alp ve Ege'nin Annesi dedi ki...
Bu yorum yazar tarafından silindi.
Ilgaz Gürses dedi ki...

Bu kadının kesin bilimsel olarak incelenmesi lazım. Didişecek, karşı çıkacak konuları bitti herhalde bilimle bozmuş en sonunda. Evrimin varlığı sırf böylelerine bakılarak bile ispatlanabilir aslında, hala süreçlerini tamamlamadıkları için!