Pazartesi, Ekim 22, 2007

Az Biraz Seriat

SAGNAK

NILGUN CERRAHOGLU

Bayramda Büyükada'ya gittim. Şehir hatları vapuru silme Ortadoğulu turist doluydu. Yanıma kalabalık bir Ürdünlü grup düştü. Buraya üçüncü gelişleriymiş. İstanbul'a hayranlıklarını anlata anlata bitiremediler.

Laf, döndü dolaştı; siyasete, türbana, Türkiye ve Ürdün'de kadınların durumuna geldi.

Kadınlar, ülkelerindeki kadın hakları ve özgürlük mücadelesinden söz ettiler.

Ben de "Nasıl yani?" dedim: "Şeriattan kurtulmaya mı çalışıyorsunuz?" Ve aynen şu yanıtı aldım:

"Bunu aklımızdan dahi geçiremeyiz. Böyle bir şeyin düşünülmesi», tasavvur edilmesi dahi mümkün değildir. Şeriat Allah'ın yasası!"
'Çağdaş uyarlık sınırı... Türkiye'

Ürdün'de kadınların yapmaya çalıştıkları özetle "şeriat sınırlarını daraltmak", keskin köşeleri yumuşatmaktan ibaret...

Ada vapurundaki kısa sohbetimizin anafikri bu.

"Az biraz şeriat olsun!" talebi, dolayısıyla laik bir ülkeyle şeriatçı bir ülkede taban tabana zıt anlamlar ifade ediyor.

"Laik rejimi" köşe taşı yapmış bir ülkede "sınırlı oranda şeriat olsun!" diyenler; "damardan şeriat çağrısı" yapmaya çekindiklerinden, çağrıyı dolaylı biçimde dile getiriyor.

Şeriat karşıtlığının "tasavvur edilemediği, düşünülemediği, akıldan geçirilmesine izin verilmediği"... Ürdün gibi bir ülkede "sınırlı şeriat talebi" -ada vapurundaki kadınların söylemi misali- açıkça dile getirilmese de, gerçekte "din tahakkümünden uzaklaşma ve özgürleşme" arzusu ifade ediyor...

Bu yargıya yalnız iki arada bir derede yapılan "bir vapur sohbetinde" varmadım. Sevilla'da yıllar önce Akdeniz ülkeleri kadınlarını bir araya getiren bir seminere katılmıştım.

Konu, "Akdeniz'in iki yakasındaki kadınların" el ele verebileceği "ortak kadın hakları mücadelesiydi!"

Orada da ortaya aynı tablo çıkmış ve toplantı hüsranla sonuçlanmıştı.

Türkiye haricinde tüm İslam ülkelerinde "şeriat yasaları" geçerli. Bu nedenle başka İslam ülkelerinden gelen kadınlarla "eşitlikçi demokratik kadın hakları tartışması" yapılamıyor.

Müslüman ülke kadınlarının hepsi, -aile/miras/boşanma hukuku vs.- mücadelelerinde şeriat kıskacından yakınıyor ve en fazla "şeriat yasalarının gevşetilmesini" istiyorlar...

Sevilla toplantısında yanı başımdaki İtalyan gazeteci Miriam Mafai sonunda bu umutsuz tablo karşısında bana, "Bugün burada şu gerçeği bir kez daha kavradım" demişti:

"Çağdaş uygarlık Türkiye'de bitiyor. Gerisi ümitsiz vaka!"
Ve Gallup anketi sonuçları

Önceki gün Gallup'un "Cumhuriyet" te yayımlanan "şeriat anketini" okurken o Sevilla toplantısını ve Miriam Mafai'ın sözlerini anımsadım.

Aralarında Türkiye'nin de bulunduğu on ülkede yapılan araştırma "yasamada şeriat ister misiniz" sorusuna odaklanıyor.

"İstemem!" diyenlerin oranı, Türkiye'de yüzde 57. Bu İslam ülkeleri arasında haliyle en yüksek "şeriat karşıtlığı" oranı...

"İsterim!" diyenler -benzer araştırmaların hep ortaya koyduğu- yüzde 9.

Bir de "yüzde 23" lük bir oran var ki, asıl üzerinde durmak istediğim kesim onlar...

"Yüzde 23", yani Türkiye'den ankete katılan her 4 kişiden biri... "yasamada sınırlı şeriat istiyor!"

Bu oran, yazının başında sözünü ettiğim Ürdün'de yüzde 39!

Soru aynı ama verilen yanıt, iki ülkenin farklı şartlarında bambaşka anlamlar ifade ediyor....

Türkiye'nin yüzde 23'üyle Ürdün'ün yüzde 39'u birbirine 180 derece zıt talepleri dile getirmeye çalışıyor.

Her dört kişiden biri, bizde saatin yelkovanını geri çevirmek peşinde! Özgürlüklerden geri adım atmak ve ortaçağa dönmek istiyor. Buna "harbi şeriat isteyen" yüzde 9'u eklediğinizde, her üç kişiden bire varıyorsunuz...

Ürdün'ün yüzde 39'u ise tersine ortaçağdan kurtulmak istiyor, ama bunu başka türlü ifade edemiyor.

"Şeriat hiç olmasın!" deme cüretini gösterenler bu ülkede "yüzde 1" le sınırlı.

"Şeriatı hepten kaldırmayı düşünemeyeceği ve böyle bir talebi dillendiremiyeceği için" yüzde 39 Ürdün'de "şeriata sınır" istiyor.

"Sınırlı şeriatçıların" oranı, yanı başımızdaki İran'da yüzde 66'ya fırlıyor.

Molla baskısına rağmen her üç İranlıdan 2'si yani şeriattan, "Yandım Allah!'' uzaklaşmak istiyor!

Türkiye dışındaki İslam ülkelerindeki "sınırlı şeriatçılar", başka deyişle "ilerici".

Bizimkiler ise -hem mutlak, hem görece anlamda- "gerici"!

Gallup anketini mutlaka bulup okuyun ve sonuçları bu gözle değerlendirin. Türkiye'nin ne denli tarihi bir gerileme kaydettiğini, çarpıcı biçimde fark edeceksiniz.

2 yorum:

Unknown dedi ki...

Birsey devamli dikkatimi cekiyor: Gelismis veya "ha gayret" gelismis ulkelerde mesela evrim teorisinin halk arasinda ne kadar inanildigi arastiriliyor. En asagilarda, en gerilerde yan yana iki ulke: Amerika ve Turkiye. Homofobide oyle, dincilikte oyle. Ne kadar benzesiyoruz, neden benzesiyoruz diye merak etmekten alamiyorum kendimi.

www.elifsavas.com/blog

CeM dedi ki...

ne kadar geriledigimizi gormek icin anketlere bakmaya gerek yokki, biraz akli basinda herkes gorebilir. Ozelikle son 4-5 yildaki degisimi.

Malasef laik'lik kavrami, kadin haklari, demokrasi gibi bircok sey Ataturk ile birlikte olup, topraga gomulmus Turkiyemizde.

Adimiz laik ulke ama goruyoruz ne kadar laik bir ulkeyiz. Kadin haklarimiz kanunlara bile gecmis ama goruyoruz kadinlara taninan haklari ulkemizde.

Zamaninda savasla kazandigimiz haklar geri demokrasi ve AB'li olacagiz kilifi altinda yasalar ile bizlerden yavas yavas geri aliniyor ama ya cogumuzun haberi yok, yada olsada birsey yapmak yerine anca soyleniyoruz.

Aynen simdi benim yaptigim gibi =)