Çarşamba, Şubat 28, 2007

Bir yazı

Hayat aynı yoğunlukta devam ediyor. Hiç bitmiyor ki işler… Gene ayrıntılara takılmayıp o büyük resmi görmeye çabalamakla geçiyor zaman. Sosyal hayatım da pek canlandı bu aralar. Son üç ay içerisinde ikinci operama gideceğim. İlki LaTraviata’ydı. Sırada Figaro’nun Düğünü var. Meğer ben operayı seviyormuşum. Arada bir de müzikale gittim. Sinemaya pek sık gidemesem de DVD’den epeycene bir film izledim, daha çok geçen sene gösterimdeyken izleyemediklerimi.

Gurbetçi sendromu ile yaşamaya devam ediyorum. Bunun hala gurbette olmamla yakın bir ilişkisi olduğu epey bariz sanırsam. Burada olduğum sürece o benim bir parçam.

Bazı olaylar insanı ne kadar da çok derinden etkiliyor, insan bunun farkına bile uzun süre varamıyor. Bir yakınınızı kaybettiğiniz zaman mesela. Bu fikre alışmak, öyle eksik yaşamaya başlamak hali zaman alıyor. Gerçekleri biraz kabullense de hep eksik kalıyor insan. Çok ama çok hain bir duygu bu. Ve sinsi. En sağlam zamanında bile insanı darmadağan ediverecek kadar kuvvetli. Zavallılığını insanın kafasına kakmayı çok iyi beceriyor.

Vatan sevgisi de hiçbir şeye benzemez derler. Bilmiyorum. Ben vatanımla ilgili kaybettiklerimi gördükçe bunun daha çok bir yakını kaybetmeye benzediğini düşünmeye başladım. Hatta birden çok yakını. Sanki birebir etkisi hemen hissedilmeyen ama bir hissedildi mi de insanı herşeyiyle yok ediveren bir güç gibi. Hani rüzgar arkadan geldiğinde yelkenin yönünü değiştirirken pırpır eder yelken önce bir süreliğine, sonra rüzgar kuvvetle dolduruverir yelkeni. Kavança denir bu dönüşe yelkencilikte. Eğer çok kuvvetli esiyorsa rüzgar bu çok riskli bir harekettir. Ustalıkla yapılması gerekir. Son yıllarda hissettiğim Türkiye’nin sürekli o yelkenin pırpır ettiği aşamada olduğu. Rüzgar da çok şiddetli. Kavança tamamlandığında ise korkum teknenin alabora olması ve hepimizin kendimizi buz gibi sularda bulmamız. Hiç düştünüz mü kış günü buz gibi suya? Hiç hoş bir şey değil. Binlerce minicik ama çok sivri iğne vücudunuza saplanıyor aniden. O kadar çok acı veriyor ki bu bir süre sonra hissetmez oluyorsunuz. Soğuktan uyuşuyor ve kıpırdayamıyorsunuz. Beyniniz vücudunuza hükmedemiyor.

Uzun lafın kısası, gidenler geri gelmiyor ama biz burada kalanlar bazı şeyler için çabalayabiliriz. Bir değil binlerce yakınımızı kaybetmiş gibi olmanın ağırlığıyla yaşayabilir miyiz, kaldırabilir miyiz ki bunu zaten?

Hiç yorum yok: