Cuma, Mayıs 05, 2006

Icten gelen davranislar

Iste. Ne kadar sistematik, ne kadar sessiz ve derinden, ne kadar planli ve hesapli bir sekilde tutulmaya calisilsa da bazi seyler; gun gelir, hayat surprizlerini hazirlar, bu surprizler karisisinda su yuzune cikiverir gercekler. Ataturk’un evini ziyareti sirasinda 82 yasindaki Fethi Dorduncu’nun ziyaretci defterindeki yazisina kendi eski yazisini ararken rastlayan Turkiye Cumhuriyeti’nin Basbakani konumundaki insan, ortaya cikiveren icgudulerine yeniliverir, 'cart' diye yirtiverir yazinin bulundugu sayfayi. Bilemez, hesaplayamaz o an fikirlerin sayfa yirtmakla, defter ortadan kaldirmakla yokolamayacagini; icinden koptugu gibi davraniverir. Iste bu icten kopan davranislardir kisinin gercek kimligini ortaya cikaran. Bu icten kopan davranislardir kimsenin gozunden kacmayan ve herkesin deger verdigi. Fethi Bey sayfanin yirtildigini duyunca aglamis. Aglama Fethi Bey, sen niye agliyorsun ki, maskesi dusen aglasin.

19 yorum:

ycurl dedi ki...

Ciftcisine 'lan' diye hitap edip pek incelik bilmeyen basbakan demek ki elestirilere tahammul edemiyormus. Benim korkum kafa kola getirip cumhurbaskanliga oynamasi ki bu cok urkutuyor beni.

CeM dedi ki...

ben hurriyet'eki habere mesaj biraktim bence sizlerde birakin Yesilerik, herkes tepkisini gostersin boyle kisilere ve hukumete karsi cok sessiz kaldik kac yildir.

Hurriyetin birseyi komigime gitti, mesaj birakirken uyariyor 'secilen mesajlar kelebek ekinde yayinlancaktir haberiniz olsun' diye =) korktular herhalde bu blogdakilerden izin almadan mesajlarini izinsiz web adresleriyle birlikte yayinladiklari icin. Simdi yogurdu ufliyerek yiyor hurriyet ekibi.

Pareo Anne dedi ki...

uzaklardayiz diye uzulup memleketi ozluyorsunuz ya cogu zaman...
iste ben de son gunlerde uzaklarda olmayi ozluyorum.
belki korkakca, belki alcakca...
ama kizimi bu topraklarda nasil bir gelecegin bekledigini bilemiyorum. onu dunyaya getirmekle iyi mi ettim acaba onun icin diyorum.
kendi cocuklugum, kendi gencligim ve su gunler arasindaki ucurumu gordukce, inanilmaz bir hayalkirikligi yasiyorum. demek ki farkinda degiliz ama hersey gun gun kotuye gitmekte. ne yapmali, nasil dondurmeli bu carki geriye bilmiyorum. ne verdigimiz oylar bir ise yariyor ne de cikardigimiz ciliz sesler.
cozumu nedir, nerededir, bir bilen varsa soylesin...

bgm dedi ki...

Yesil Erik, agzından bal damlamıs demek istiyorum!
Ve Nefin yazdıkların ile ilgili dusuncelerim "Bu ulkeyi bizim gibi düsünen herkes terk ederse kim sahip cıkacak bu ülkeye? Gelecek ne kadar karanlık gozukse de biz daha derin bir karanlıktan cıkmayı basarmıs bir milletiz ve bunu da halledebiliriz. Bence tek eksigimiz bunu yapacagımıza inanmamak! ve ne yapalım diye elim elim üstünde oturmak! Herkes bir yerden kucuk de olsa birşeyler için adım atmalı diyorum ben!"

Onlara karsı durma cesaretini göstermekte iyi bir başlangıç.

canalem dedi ki...

Bu ilk yorumum ve bu sayede sana da merhaba demenin memnuniyetini yaşıyorum. Sana da diye hitap etmem seni rahatsız etmez umarım, yazılarının büyük bir bölümünü okuduğum için inanki çok yakın hissediyorum kendimi,sevgili erik ve sana.
bu ülke çok garip bir ülke, atasözlerimiz de çok güzeldir ayrıca, köpeksiz köyde deyneksiz gezmek diye bir atasözümüz vardır ki bu günleri en iyi bu söz açıklıyor sanırım. şu anda gerçekten deyneksiz gezenlerden umarım bir gün hesap sorulacak ama kuşkuluyum ne yazık ki. çünki fevri davranışları kasımpaşalılık ve delikanlılık sayan çoğunlukta bulunan bir kitle var inanın bu ülkede, biz de havanda su dövenlerdeniz.

DAMLA dedi ki...

Hep aynı noktaya takılıyoruz di mi? Bişeyler yapmak lazım da nerede? nasıl?...
Bir bilen varsa, hakikaten bize yol göstersin!...

huysuz dedi ki...

birşeyler yapmak adına, sanırım ilk adım, sivil toplum örgütlerinün çalışmalarına bir şekilde (maddi ya da manevi) katılımda bulunmak olabilir...

fethiye dedi ki...

Sivil toplum orgutlerine maddi yardim yapabiliriz belki uzaktan. Bu konuda da bir bloglararasi dayanisma baslatalim mi?

pinomino dedi ki...

çok güzel yazmışsın..fethi bey 'de öyle..bugün hürriyette okudum sansürlenmiş halini..yapacak çok şey var aslında..eğitim herşeyin başı..önce genç nesli kurtarmak lazım örümcekleşmiş kafaların elinden..ortada bir türkiye gerçeği var..biz hayatı 3 büyük şehirden ibaret zannediyoruz..1.5 yıl boyunca yaşadığım bir doğu kentinde nasıl örgütlendiklerini nasıl bir kişi için bile olsa saatlerce dil döküp beyin yıkadıklarını gördüm, ürktüm.. yapılacak çok şey var ama hiçbirimiz rahatımızı bozup bir adım atmıyoruz..

YesilErik dedi ki...

Ycurlcum, zaten tahammul edemiyordu. Bu da bir vesile oldu iste. Halk bunlarin ne mal oldugunu coktan anladi zaten de bilemiyorum onumuzdeki yil ne dumenler doner. Pek kafa kolluk bir durum da kalmadi aslinda, iyice ayyuka cikti olaylar bu 23 Nisan'la birlikte.

Cem, haklisin, tepki vermemiz gerekiyor. Cok hoslanmadigim bir gazetenin bazi seviyesiz yorumlarina katkida bulunmak seklinde olsa da bu.

Nefin, inan bana uzaklarda olmak istemezsin. .ok da olsa bizim .okumuz deyip sahip cikmamiz gerekiyor. Hele buralardan daha da iyi anliyor insan memleketinin kiymetini.

Begum, ben de katiliyorum soylediklerine.

Canalem, sana da merhaba ve hosgeldin. Aynen oyle, tam kopeksiz koyde degneksiz gezme olayini yasiyoruz. Havanda su da dovsek oturup hicbir sey yapmamaktan iyidir yine de.

Damla, Huysuz ve Tatli’nin dedigi gibi ufak ufak da olsa bir cabaya girmek lazim. Birisinin yol gostermesini beklersek cok gec olabilir bazi seyler icin.

Fethiyecim, senin kafandaki tam olarak nasil bir seydi? Istersen ayrica yazisalim bunu.

Pinocum, evet haklisin. Fazla apolitize olmus bir kusaktaniz ne yazik ki.

ycurl dedi ki...

Fethiye ve yesilerik,
ben de katilmak isterim dusundugunuz dayanisma olayini.

fethiye dedi ki...

yazisalim guzelim. Hatta ben yazayim simdi sana bi email :)

tavsan dedi ki...

Simdi okudum ben de sansursuz tum yaziyi. Hic garip gelmedi bana, hani ciksam Turkiye'de bir kahveye, bir ev sohbetine yine bunlari duyarmisim gibi. Hatta "modern zamanlar"da bir blogda rahatca okuyabilecegim seyleri yazmis Fethi bey. Hatta ee dedim ilk anda niye boyle tepkiler vermisler:) Yani ayilmam uzun surdu tabii, tepkiyi verenler bu laflari yiyenler sonucta. Gerci son paragraf agir olmus hakikaten, boyle hakaretleri sahislara yapmaktansa, makamlarini kotuye kullanmaktan itham etmek isterim, memleketimin durumunu kotulestirmekten. Ama basbakan bunun duyulmasini istedi herhalde ki o sayfayi koparip genis topluluklara ulasmasini sagladi! Demek ki tepkiyi gostermenin en etkili yolu boyle onemli yerlerin ziyaretci defterlerine buna benzer yazilar yazmaktan geciyordur, tam da basbakanin ziyaretinden once;)

ibeking dedi ki...

o kadar net, kısa ve hoş anlatmışsın ki bu yazını tüm sevdiklerime forward etmek isterim müsadenle...?????

YesilErik dedi ki...

Witnessofbozaci, tesekkur ederim.

Tavsancim, yazinin sansursuz halini okudum. Dedigin gibi, herkesin orda burda zaten konustugu sekilde yazilmis. Galiba en cok kafir sozu dokunmus bizim bakanlara :)

Ibekingcim, elbette gonderebilirsin, sordugun icin cok sagol.

şugibi dedi ki...

bir mail geldi konuyla ilgili. yazanı tanımıyorum ama buraya da kopyalayayım istedim.

"Halil Lütfi

Cumhuriyet'in ilk yılları...
Tan Matbaası'nın sahibiydi.
Bab-ı Ali'nin gördüğü "en cimri" patrondu.

Bir gün Cemal Kutay'ı köfteciye götürür Halil Lütfi... Kutay'ın ağzı kulaklarında... Kolay değil, cimri patron yemeğe götürüyor. Yerler, içerler. Sonradan gerçeği öğrenir Kutay... Meğer köfteci, Lütfi'nin kiracısıymış... Özel anlaşma yapmış, "hesabın yarısını öderim" diye.

Vala Nureddin anlatıyor...
"Sirkeci'deki Hüdadan Lokantası'ndayım. Baktım, Halil Lütfi bir masada yemek yiyor. Şaştım tabii... Garsonu çağırdım, sordum, 'Nasıl kıyıyor paraya?' Garson gülümsedi... Meğer, lokanta sahibi Halil Lütfi'nin arkadaşıymış... Yemeğini sefertasıyla getirir, orada ısıttırırmış... Sadece su ve ekmek parası ödermiş..."

Tahir Kutsi Makal da, Halil Lütfi'nin yanında çalışan gazetecilerden... Hokkaya batırmış kalemini, düşünüyor, ne yazayım diye... O sırada Halil Lütfi gelir, "Niçin yazmıyorsun?" diye sorar... Makal, "düşünüyorum efendim" der... Bu cevabı duyan Halil Lütfi basar fırçayı, "Önce düşün, sonra kalemi hokkaya batır! Bak mürekkep boşuna kuruyor, yazık."


Türkiye'nin gelmiş geçmiş en önemli polis muhabirlerinden Doğan Katırcıoğlu anlatıyor...
Bir yaz günü. Evinin çatısında tamirat yapacak Halil Lütfi. Usta gelir, anlaşırlar. 5 lira... Usta çalışır, bitirir. Parasını almaya gelir. Halil Lütfi "bak evladım" der ustaya, "bu zarfın içindeki 5 lira senin. Ama şimdi değil... Kış gelsin. Çatı akmazsa, paranı alırsın."

Cebinde akrep vardı Halil Lütfi'nin... Ama mangal yürekliydi... Başı "hükümet"le derde girenlere bile kapısını açardı korkmadan...
Biri de Aziz Nesin.
Hapisten çıkınca, iş verdi ona...


Evet, pinti adamdı Halil Lütfi... Ama harbi adamdı aynı zamanda... Kimseye borçlu gitmedi bu dünyadan göçerken... Ve müthiş bir iş yaptı gitmeden... Malı mülkü çoktu. Çocuğu yoktu. Kiracısı olan bir ailenin oğlunu evlat edindi...
Her şeyini ona bıraktı.
Atatürk sevgisini de...

Çünkü müthiş Atatürkçü'ydü...
O da Selanikli'ydi.
Bir gün Gar'da karşılaştı Gazi'yle... Dedi ki Gazi, "Yahu Lütficiğim, bak matbaan var, zenginsin, neden hâlâ 3'üncü mevkide seyahat ediyorsun?"
Lütfi cimriliğine yakışır şekilde, yapıştırdı cevabı, "4'üncü mevki yok ki efendim, ne yapayım..."
Gazi kahkahayı patlattı, "Senin soyadın Dördüncü olsun" dedi.


Hani şimdi AKP'liler tarafından mahkemeye verilecek olan 82 yaşındaki Fethi Dede var ya...
İşte o Fethi Dede, bu Halil Lütfi'nin evlatlığı...
Fethi Dördüncü.

Yaşlı diye Erbakan'ı kurtaranlar, aynı yaştaki bir adamı içeri tıkmaya çalışıyor.

Çağrım bütün Bab-ı Ali'ye...
Bu yaşlı adam, soyadı Mustafa Kemal tarafından konulmuş, onlarca yurtsever gazeteciye iş vermiş, bu kadar cimriyken gariban bir ailenin çocuğunu evlat edinip, tüm servetini ona bırakacak kadar gönlü bonkör, Atatürkçü bir basın patronunun "emaneti" bize...
Sahip çıkın kardeşim.

Yılmaz Özdil"

Tijen dedi ki...

long time no see..
çok oldu sahi yesil erik..
nasilsin?
tijen

Oya Kayacan dedi ki...

Mahalle aralarına açılan küçük küçük çocuk odalarının farkında mısınız? İçinde bir bilgisayar, dört tane öcü kılıklı kadın. Çocukları sokakta oynamaktan kurtarıyorlarmış. O mahallelerde annelerin çoğu da gündelik işlere gittiğinden pek bayılıyorlar bu işe. İşin sonunun nerelere doğru yol aldığının farkındalar mı değiller mi bilinmez. Çoğunluk zaten taraf belki de. Sevgili Fethiye sivil toplum örgütlerine yardım demiş ya... Hangilerine? Sadece cekti caktı diye konuşuyor bizim sözde örgütçülerimiz. Atı alan da Üsküdar'ı geçiyor.

YesilErik dedi ki...

Sugibim, paylastigin icin sagol yaziyi.

Tijencim, bildigin/okudugun gibiyiz :) Seni sormali.

Oyacim, urkunc bu anlatigin oda hikayesi. Ama sasirtmiyor. Hangi orgut konusunda da haklisin. Hele biz boyle uzaklardan ne yapabiliriz. Ben kendim adina buralarda biraz daha etkin olmayi planliyorum. Bakalim...