Cuma, Şubat 15, 2008

Ne ekersen onu bicersin...

Son birkac aydir, bizim eski boyyukh basbakanlardan Demirel'in demecleri gozume takiliyor, takildikca sinirleniyordum. En cok da turbanlilar Iran'a gitsin gibi bir laf etmisti, ona sinirlenmistim. Kimin memleketinden kimi kovdugunu saniyor, bugunlere onun attigi tohumlar sayesinde geldik, gidecek birisi varsa ta kendisidir diye dusunmustum.

Son birkac gundur Demirel hakkinda gene haberler cikiyor, gazeteciler hakkinda yazip ciziyorlar. Baba soyle dedi, Baba boyle uzgun diye.

Ali Sirmen bugunku kosesinde cok guzel ozetlemis olayi. Degerli bir bilim insaninin da goruslerini alarak. Bu yaziyi sadece Demirel hakkinda yazilanlari ve onun kisiligi hakkinda ipuclari edinmek icin okumaktan ziyade, bir de toplumdaki ozgurluk, talep ve tabandan gelme konseptlerini dikkate alarak okumanizi tavsiye ediyorum.

DÜNYADA BUGÜN

ALİ SİRMEN

Demirel Ne Diyor? Kağıtçıbaşı Ne Diyor?


"Arifi tarife ne hacet?''... Süleyman Demirel' i herkes bilir.

Süleyman Bey son zamanlarda Erdoğan iktidarına yönelik eleştirilerini arttırdı.

- Türkiye'yi böldünüz diyor Süleyman Bey.

Hızını alamıyor ekliyor:

- Toplum huzursuzluğa itilmiştir.

- Demokratik Cumhuriyetin laiklik ayağı tartışma içine girmiştir.

- "Huzursuzluk ve bölünmenin önemi yoktur'' diyenin alnını karışlarım. Istırap içindeyim, fevkalade üzgünüm... (Bakınız Cumhuriyet 12.02 2008 s.8)

Bir sözü kimin söylediğine değil, içeriğine bakmak daha doğru olduğuna göre, saptamaları yapanın kim olduğuna bakmak yerine, onların doğru olup olmadığını düşünmek gerek.

Demirel'in ıstırap içinde ve fevkalade üzgün olduğu dışındaki sözleri doğrudur.

Türkiye gerçekten çok, ama çok tehlikeli bir eşiğe gelip dayanmış bulunuyor.

Peki bu noktaya nasıl geldik?

Değerli bilim insanı Prof. Dr. Çiğdem Kağıtçıbaşı' na kulak verelim. Sayın Kağıtçıbaşı, Devrim Sevimay ile yaptığı, 11 Şubat günkü Milliyet'te yayımlanan söyleşisinde bazı hususlara dikkat çekiyor.

***

Bakın tesettürün Türk ailelerine nasıl girdiği ve sürdürülebilir hale geldiği konusunda hangi saptamaları yapıyor Sayın Kağıtçıbaşı:

"...Bu kadar kısa zamanda böyle bir değişimin olabilmesi bilimsel açıdan imkânsızdır. Çünkü kültürün büyük bir devamlılığı vardır ve toplum sosyolojik olarak kendi kendine yavaş değişir. Dünyanın hiçbir yerinde kendi başına bırakılan toplum birkaç on yıl içinde değişmez. Bu ancak sosyal politikalarla yapılabilir. Türkiye'de tesettüre geçiş de bütün o liberallerimizin bildiğinin aksine tabandan yukarı doğru yavaş yavaş olmadı. Bu değişim tepeden inme oldu...''

Önce kızların sonra annelerinin örtündüğünü belirten Kağıtçıbaşı, 40 yılda yörüngenin değiştiğini söylerken bunun nasıl olduğunu da büyük harflerle altını çizerek söylüyor:

" ... Çünkü EĞİTİM SİSTEMİNE MÜDAHALE EDİLDİ!

1970'lerden itibaren koalisyon hükümetindeki dinci ve tarikatlardan beslenen partilerin hep Milli Eğitim Bakanlığı üzerine yoğunlaşmaları bunun içindir. 12 Eylül de pekiştirici rol oynamıştır ve Türkiye'de laik rejimin seküler eğitim sistemine paralel ikinci bir eğitim düzeni getirilmiştir: İmam hatipler ve Kuran kursları...''

Bu durumun var olan bir talebe dayandırılamayacağını, tepeden sosyal politika değişimleriyle arz yaratılıp, talebin doğurulduğunu söyleyen Kağıtçıbaşı,imam hatiplere ve Kuran kurslarına gidenlerin çoğunluğunun kızlar olduğuna da dikkati çekiyor.

***

Demek ki, olayı tam olarak kavramak için 1970'lere kadar gitmek gerekiyor.

Peki bu tepeden arzı kim yarattı?

Türkiye'de 536 imam hatip okulundan 327'sini açan ve bunu yıllar boyu politikasının temel taşı yapan kim?

Süleyman Demirel!

"İmam Hatipler, imam yetiştirilsin diye açılmadı. Dinini bilen doktorlar, avukatlar, mühendisler olsun diye açıldı'' diyen kim?

Süleyman Demirel!

"Hâkim kılınacak olan şeyler, İslamın getirdiği ana kaidelerdir, sünneti seniyyedir'' diyen kim?

Süleyman Demirel!

"Müslüman bir ülkede dinini bilen insanlardan niye korkuluyor'' diyen kim?

Süleyman Demirel!

Sevgili okurlarım, bu yazının yorumu yok.

Burada Çiğdem Kağıtçıbaşı'nın saptamaları ile Süleyman Demirel'in sözlerini, Yılmaz Özdil' in Hürriyet'in 13.02.08 tarihli 18. sayfasındaki enfes yazısından da alıntılar yaparak alt alta yazdık.

Artık olay ve Süleyman Demirel'in kişiliği ve ahlakı ile yorum sizin!

5 yorum:

CeM dedi ki...

Adnan Menderes'i asan ama Demirel ve digerlerini hapisten cikardiktan sonra geri ulkenin basina oturtan bir topluma sahibiz.

Aynisini Tayyip'tede yapmadikmi?Adamin laiklik icin dedikleri sesli kayitlarda, Ataturk;e bakis acisida. Bu adami once hapise koyuyorsun fikirlerinden oturu sonra ulkeye basbakan yapiyorsun.

Sonrada oturup 'Amerika oylarla oynadi, Amerika bunlari basa getirdi' diye sucu disarda zirvaliyarak ararken kendi icimizdeki bu kisilere hala oy veren, hala onlarin sozlerine inan ve destekleyen toplumu ve medyayi hice sayiyoruz.

Dogru ne ekersen onu bicersin, bu toplumda iste ektikleri tohumlari boyle biciyor ama ne yazikki olan yine genc nesillere oluyor.

Ayrica birde unutmiyalim, Demirelin hala basindan ayrildigi halde yonetigi ciller'li partisi muhalefet olarak Tayyip'i yetistiren Erbakanin partisi olan Refah partisine aynen bu zamanda MHP'nin yaptigi gibi oylari ile destek vermisti.

Bizde yalnislarindan ogrenemeyen bir toplum ve satilik bir medya oldugu surece malasef bizler hala ektiklerimizi aci aci bicmeye devam edecegiz ve ediyoruzda.

doli incapax dedi ki...

demirel'in gençliği sayılabilecek bir zamanda sarfettiği bir söz daha vardı, tam cümleyi hatırlayamıyorum ama, atatürk ilkelerinden ve laikliğin elden gittiğinden bahsedilince "atatürk de laik değildi" diye cevap vermiş 24 anayasasının ilk halinde laikliğin düzenlenmemiş olmasına sığınarak. 30-40 yıldır bu noktadan bi adım bile uzaklaşamamış olmamız da cabası.
bulursam o lafın geçtiği yazıyı eklerim.

doli incapax dedi ki...

buldum:
"Demirel'in 1980'lerde askere ve Özal'a karşı iktidar mücadelesi verirken yaptığı açıklamaları Nurcu Yeni Asya yayınları kitap olarak yayımladı. O günün politik ortamında Demirel'in söylediklerinden birkaç cümle:
"1920'lerde dinsizlik ilerlemenin şartı sayılmıştır... Neticede millet devlete küsmüştür. Çünkü 1920'ler sonrasının devleti, millet için değildir. O günlerde millet devlet içindir."

"Atatürk'ün kurduğu laik Cumhuriyet elden gidiyor şeklindeki beyanların tutarlığı yoktur. Atatürk'ün kurduğu devlet laik devlet değildir. İslam devletidir. 1924 Anayasası'nda yazar bunu...""
link

ginger dedi ki...

Ne yazıktır ki bizler Türkiye'nin bu gidişatına nasıl dur diyeceğimizi bilemiyoruz.Tarih bu yaşadıklarımızı ve bunları bize yaşatanları affetmeyecek ama onlara oy verenler kendilerini nasıl affedecek merak ediyorum.

Aslı Cin dedi ki...

Arkadaşım, Hatırla sevgili diye bir dizi var, izleyebiliyor musun bilmem. Ben yakın tarihten bahsettiği için çok beğeniyorum. Orada anlaşılıyor aslında nerelerden gelip nerelere gidebileceğimiz. İleride tarih çok kötü anacak bu günleri, pespembe gözlükler çıkıyor.

Bugün birisi bana Tekstil bitti Türkiye'de, bulamazsın o istediklerini artık, 5 senede bitirdiler dedi. Ben dedim suçsuzum valla, içim rahat, onlara oy vermedim.

İçim rahat olsa kaç yazar, benim gibi tekstilciler yurtdışına kaçar ama ya işçiler? Korkunç bir işsizlik ve ekonomik buhran geliyor, umarım yanılıyorumdur.