Çarşamba, Eylül 12, 2007

Okuma onerisi

GLOBALPOLİTİKÜLTÜR

ERGİN YILDIZOĞLU

Sayenizde...

Türkiye'deki liberal/post-modernist entelijansiyanın sığ, seçkinci kendini beğenmişliğinin ( "bu koyunu biz güderiz arkadaş!" ) farkındaydık. Elimizden geldiğince, uyarmaya, "yaşam tarzlarına" düşman bir siyasi akımı desteklediklerine, bir "transformismo" sürecinde olduklarına dikkat çekmeye çalıştık. Şimdi, destekledikleri akım "doğasına" , kendi "hakikat rejimine" uygun davranmaya başlayınca, şaşırdıklarını, huysuzlaştıklarını görüyoruz.

Aziz Nesin'i anmanın tam zamanı

Nesin 'in bir öyküsünde, öykünün karakteri (adı lazım değil) bozkırda yürürken uzaktan kurt sesi duyar. Çok korkar, kendini avutmak için, "yok canım köpektir" der. Kurt sesi yakınlaştıkça o "köpektir, köpektir" diye avunmaya devam eder. Ta ki kurt yetişip, bacağına dişlerini geçirene kadar. "Ah!" der "kurtmuş" tökezlenerek yere yuvarlanırken...

Liberal entelijansiya işte bu karaktere benziyor. Önce, damarlarında "ikamecilik" olduğundan, AKP liderliğinin vitriniyle, partiyi, partiyle de siyasal hareketi birbirine karıştırdı. Sonra, siyasal İslam hareketinin tarihsel, uluslararası özelliklerini yadsıyarak, ısrarla "ılımlı (iktidara ancak, liberal ve demokratik olduğunu iddia ederse, yaklaşabileceğini bilen) İslam" ın, farklı, "ehlileşmiş bir yaratık" olduğunu tekrarlayıp durdu, oluşmasında kendine büyük önem vehmetti. Fanteziyi biliyorsunuz: Bak, bunları radikallerden (Milli Görüş'ten) ayırdık, şimdi sıra, sıradan bir muhafazakâr partiye dönüştürmeye geldi. İktidar "realitesi" ve bizim aklımız bu süreci hızlandıracaktır...

Bu kez, AKP hem hükümeti hem de Cumhurbaşkanlığı'nı aldı. Artık, rejimi yeniden yapılandırmaya uygun tüm araçlar elinde. Siyasal İslamın "mahalle etkisi", kültürel projesinin çeşitli öğeleri kendilerini hissettirmeye, daha önce kimsenin bilmediği "Namaz gönüllüleri" gibi örgütleri ortaya çıkmaya, hareketin entelijansiyası da, ses tonunu sertleştirmeye başladı. Şimdi "bizimkiler" düş kırıklığı deklare ediyor, artan fanatik tutumlardan yakınıyorlar; hâlâ akıl vermeye çabalıyorlar...

Sığlık derken işte bunu kastediyordum. Her arzusuna uygun, aklına yatkın olanı gerçek sanmakla, kendi önemini abartmakla ilgili bir sığlık bu. Arkadaş senin hiçbir "hakikat rejimine" (ne Aydınlanma, ne Dini) sadakatin yok. Kendi fantezilerinin ( 'büyük söylemler' bitti) herkes için geçerli olduğuna, herkesin "yapıya" teslim olduğuna inanacak kadar kendinle dolusun. Bugün buna, yarın öbürüne inandığın için insanların "inançlarından" kolaylıkla vazgeçmesini bekliyorsun. Tayyip Bey, en son Kanal D programında olmak üzere, kaç kez uyardı: "Ilımlı İslam yakıştırmaları çok çirkin" dedi, ekledi, "dinimize saygısızlıktır, hakarettir. İslamın ılımlısı ılımsızı falan olmaz, İslam İslamdır o kadar". Sen hâlâ bağıran köpektir... köpektir diyorsun ayağını ısırmaya başladığı halde...

'Ilımlı İslam' kavramı gerekli, ama bizim için değil

Ortadoğu'da uygulanmaya konan emperyalist proje için, "ılımlı İslam" kavramı gerekli. Stratejik açıdan hedef alınan coğrafyada, yükselmekte olan bir siyasi, dini, en önemlisi kitlesel hareket var. Bunu, bölmek, içinde işbirlikçiler yaratarak zayıflatmak, diğer muhalefet hareketleriyle özellikle ulusalcılıkla, antiemperyalizmle, sosyalizmle kapıştırmak, bu arada hareketin tümünü karşıya almamak gerekiyor: "Sorun İslam değil radikal İslam. Çözüm ılımlı İslam saptaması" işte bu amaçla üretildi.

Kuramsal açıdan, eğer realiteyi, her tarihsel, kültürel zeminde, bukalemun gibi renk değiştirerek sermaye ilişkisini üreten, tek bir kapitalist uygarlık olarak değil de, tek bir boyutuna, kültüre indirgeyerek, birbirine düşman Hıristiyan ve İslami uygarlıkların çatışması olarak betimliyorsanız işiniz çok zor. Karşınızda, ılımlı, yani asimile edilebilecek bir İslam yoksa ne yapacaksınız? Savaş, imha, tecrit ve Batı'dakileri de Doğu'ya sürmekten başka bir seçeneğiniz kalır mı? Bu nedenle, "gerçekçi" bir politika üretebilmek için, "ılımlı İslam" kavramını, gerçekte böyle bir akım var olmasa bile, birkaç sahte Müslümanın, oportünist yazarın sayesinde fantezi olarak korumak, varmış gibi davranmak gerekiyor...

Ancak, siyasal İslamın siyasetçileri bu kavramın arkasındaki zaafları gördüler, sürece parazit bir ilişkiyle bağlandılar. Şimdi hem zaman, mevzi kazanıyor, hem toplumsal etkilerini yaygınlaştırıyor, hem de, kapitalizmle barışık olduklarından (tek bir uygarlık), sermaye ve güç biriktirmeye, bu sırada "radikalleri" de koruyarak hareketi bölmemeye dikkat ediyorlar. Ama, bu arada kapitalizme ve emperyalizme karşı projeler, hatta liberal demokrasi dahi hızla tasfiye oluyor; sosyal demokrat taklitçileri "ülkenin inanç haritası içinde" kendilerine yer aramaya başladıkça, siyasal yelpaze, sağıyla soluyla, siyasal İslamın "simgesel evreni" içine çekiliyor, İslamın "hakikat rejimiyle" uyuşmayan siyasi akımlar, yaşam tarzları giderek tasfiye oluyor.

Sayenizde...

erginy@tr.net

http://erginyildizoglu.blogspot.com

2 yorum:

Tijen dedi ki...

bir sepet incir gönderirdim ya çok uzaktasın...

Oya Kayacan dedi ki...

Yandık Eriğim yandık. "Yanacağız amman," diye bağırdığımız zamanlar çooook geride kaldı.