Cuma, Ağustos 17, 2007

Kore'den Kalanlar

Kore gezimiz ikinci ayagimiz olan Seul'le devam etti.

Seul buyuk bir metropol. Hayat daha cok sokakta geciyor ve epey hareketli bir sehir. Biz de Seul'un alisveris ve restoranlariyla unlu Myengdong civarinda kaldik. Burasi Chanel, Louis Vutton, Fendi gibi unlu markalarin merkezi olmasinin yani sira isporta turunden magazalardan normal siradan markalara kadar herseyin bulunabilecegi bir mekan.

Her aksam karanlik basarken bir hareketlilik oluyor. Yiyecek satanlarla,

DVD, ayakkabi ya da akliniza ne gelirse satanlar bir bir standlarini kuruyorlar. Neredeyse her gece biz de bu kalabaliga karistik.

Ertesi gun saray gezelim dedik. Seul'de Kore tarihinde en uzun donem yonetimde olmus Joseon hanedanindan kalanlar dahil dort ayri saray var. Biz Gyeongbokgung sarayini gezdik. Sarayin gecmisi 1200'lu yillara uzaniyor. Ancak 1500'lerdeki Japon isgali sirasinda saraylar yerle bir edilmis. Hatta sarayin tam karsinina Japon generalin karagahini yapmislar. Daha sonra bu karagah yikilmis ve saraylar 1800ler'de orijinaline uygun olarak tekrar insa edilmis.Saray binalari ahsaptan ve icleri genelde bos. Restorasyon calismalari ve bina eklentileri hala devam ediyor.

Sarayin bitisigindeki Kore Halk Muzesini de gezdik. Burasi da hayli enteresandi. Aslinda en cok burada iyi vakit gecirdik, zira ingilizce ayakli tercume ile dolasinca hersey pek bir netlesti.
Geleneksel kimchi yapimi ile ilgili bu canlandirma pek hostu.

Ertesi gun Koreli arkadasimizla bulusup Insa Dong denen sanat ve alisveris bolgesinde dolastik. Dong bolge demekmis zaten. Zart Dong, Zurt Dong, her yer bir Dong.

Sevdiklerimize ve kendimize ivir zivir hediyelik alinabilecek ne varsa burada hallettik. Ben de yanimizdaki arkadasimizdan mi cesaret aldim nedir, bir pazarlik damarim kabardi. 30 bin Won diyor, 25'e olur mu diyorum (1 Won 0.9 dolar), cok bir sey farkedecekmis gibi. Kore'yi genel olarak Turkiye'ye cok benzettigim icin midir nedir, hic sorgulamadim pazarlik olayi nasildir diye. Kafadan girdim. Meger pazarlik yapilmiyormus :P Ama bunu anlayana kadar bazi seyleri daha ucuza almayi basardim nasil olduysa...
Dolasmaktan yoruldugumuzda arkadasimiz bizi ara sokaklardan birinde onsuz asla bulamayacagimiz bir Cay Evine goturdu. Geleneksel ev yapimi Kore caylarindan ictik. Bunlar yazin buzlu, kisin sicak iciliyormus.
Tatlarini anlatmak gerekirse, bizim arkadasin ictigi kusburnu receli tadindaydi. Bizimkiler ise, soldaki bol tarcinliydi, akide sekeri gibiydi tadi. Digeri ise sutlaca benziyordu. Zaten goruntusu de sutlaci epey andiriyor.
Son gunumuzde tipik bir turistik gezi yapip Seul Tower'a cikalim dedik. Tam gununu secmisiz. Sansimiza pustan hicbir halt gorunmuyordu. Sadece bu teleferikle kulenin oldugu tepeye kadar ciktik. Birer bira icip gerisin geri asagi indik. Bir dahaki sefere artik :P

Bunlar da Seul'de ve genel olarak her bir tarafta gorulen evler. Her taraf Atakoy'e benziyor. Ev fiyatlari oldukca pahaliymis, ozellikle Seul'de. Yuksek binalari gorunce ve Japonya'ya yakinligi sebebiyle deprem riski olup olmadigini sordum. Yokmus. Iyi bari, icleri rahat rahat otursunlar bu evlerde dedim.
Bir de Namdemun Market denen bizim Mahmut Pasa Yokusu'nu aratmayan bir sokak pazarini dolastik. Kendime bir cift corap bilem aldim. Burada gordugumuz enteresan yiyecekleri ve baska atistirmaliklari bir sonraki yaziya birakiyorum. Heyecanla bekleyiniz anacim.

2 yorum:

Açalya dedi ki...

Hay allahım ya yeniden gitmiş gibi oldum. Belki de albümümüzdeki Kore resimleri bile aynı şimdi.

Meltem Sozer dedi ki...

Bir solukta okudum. Kore'li arkadaşlarımın karakterlerini Türk'lere çok benzetiyorum. Demek ülkeleride benziyor:)