Pazartesi, Temmuz 16, 2007

Karşıdevrim Demokrasisi

ÇED KÖŞESİ

OKTAY EKİNCİ

'Karşıdevrim' Demokrasisi!

Bu seçimde de tarihsel bir İran fıkrasını anımsamamak elde değil...

Şah zamanındaki, sadece "Pehlevi" ye bağlı partilerle yapılan seçimlerden biri... Azeri kenti Ardebil'de şakalarıyla sevilen 80 yaşındaki "Lotu Kôru" , oyunu kullandıktan sonra sandığa tapmaya başlar...

"Dur; putperest misin?" diye kızanlara yanıtı ise şöyledir: "Ya neye tapayım? Yıllardır içine Ahmet atıyorum; içinden Mehmet çıkıyor..."

AKP'nin öncüleri

Peki, neden böyle oluyor?.. Denebilir ki bizde de 1950'lerden bu yana sandıktan hep neden Lotu Kôru'nun "Mehmet" leri çıkıyor?

Özdemir İnce , eski Demokrat Parti'nin (DP) Cumhuriyete ve devrim yasalarına takındığı olumsuz tutumu anımsatarak "AKP iktidarı" nı da hazırlayan "karşıdevrim" in tarihçesini özetle şöyle yazmıştı:

"Terakkiperver Cumhuriyet Fırkası bu köstebek hareketinin 1924'teki temsilcisiydi. Onu 1930'da Serbest Cumhuriyet Fırkası izledi. 1946'da da köylü toplumun sanayileşmesini istemeyen CHP'lilerle DP doğdu. Bunlar, 1. Dünya ve Kurtuluş Savaşı zenginleri, Doğu'nun ağaları ve Batı'nın büyük toprak sahiplerinin Cumhuriyet reformlarına karşı örgütlenmesiydi. Aynı nedenle toprak reformunu da sürekli engellediler..." (Hürriyet-11 Nisan 2007)

Nitekim günümüzde de en çok oy alan muhafazakârları, kendileri bir yana, kimi aydınlar bile "demokrat" saymıyorlar mı?

Çünkü sağcıların yanı sıra "bu solcular" ımıza göre de Cumhuriyet demokrasiyle barışık değil. Hatta İngiliz dergisi "The Economist" in, Türkiye'deki seçimler için "Demokrasi laiklikten daha önemlidir" denilen 5 Mayıs 2007 tarihli "tavsiye" sine de uymak gerekiyor!

Bu anlayışın daha "dikkatli" söylemi de "Cumhuriyet değerlerine ve demokratik değerlere birlikte sahip çıkmak" şeklinde...

Aynı kesimlere şunları anımsatmanın acaba faydası var mıdır:

Örneğin Avrupa'dan yıllar önce, kadına seçme ve seçilme hakkının tanınması; kız çocuklarına da öğrenim zorunluluğu getirilmesi;

Eğitimde çok başlılık yerine herkesin eşit ve ortak bir eğitimle yetiştirilmesi; köylünün köyde aydınlanmasını amaçlayan Köy Enstitüleri;

Belediye başkanlarının "yerel kral" olmamaları için belediye meclisi içinden meclisçe seçilmesi; göreve devam için her yıl aklanmalarının zorunlu tutulması;

Kentlerin kişi yararına ve rasgele değil, toplumsal çıkarları gözeten imar planlarıyla yapılaşması; bu planların ve kamu yapıları projelerinin mimarlık yarışmalarıyla elde edilmesi;

Kalkınmayı tüm ulusla buluşturabilmek için sanayinin Anadolu'da yaygınlaştırılması; ülke ulaşımını demiryollarıyla, kent ulaşımını tramvaylarla geliştirmek...

Herkesin anlaması için ezanın Türkçe okunması; Arap harflerinin yerine Latin alfabesinin kullanılması;

Gecekondulaşmaya karşı fabrikalarda lojman zorunluluğu; kentlerden kasabalara kadar Halkevlerinde tiyatro, müzik, sanat, edebiyat... Dünya klasiklerinin kuşaktan kuşağa okunmasını sağlamak...

Ve Cumhuriyet devriminin daha birçok çağdaş uygarlık kararı, TBMM'deki "tek parti" yle alınmış olsa bile, "öz" ünde demokratik değerler değil midir?

Bugün hangi "muhafazakâr demokrat" bunlardan daha demokratik açılımlar öneriyor? Cumhuriyeti demokrasinin karşıtı gösteren hangi "aydın" bunları ülkeye yeniden egemen kılmak için çaba gösteriyor?..

Tarihsel gerçeği yadsıyarak sadece şu "türban" denen dinci üniformaya serbestlik adına Cumhuriyeti demokrasi karşıtlığı olarak gösterenlerin, aydın olmak şöyle dursun, "vicdan sahibi insan" lıkla da ilgileri olmasa gerek...

İstanbul'un en güzel köşelerini Dubaililere veren; ormanları işgalci yandaşlarına tapulamaya niyetlenen; Haydarpaşa'yı yağmalatmak için tarihi SİT kararını geçersiz kılmaya çalışan; seçimi bile beklemeden ülkenin gözbebeği Petrol Ofisi'ni "diyaspora"ya satan; Hasankeyf ile Allianoi'nin boğulma kararlarını veren; tüm ırkçı-faşist rejimlerin dünya jandarması ABD'ye adeta gönülden bağlı bir siyaseti "demokrat" ilan etmeyi ise herhalde önce "demokrasi tarihi" yargılayacaktır...

Hiç yorum yok: