Perşembe, Ocak 12, 2006

Sugibi'yle bulusmamiz

Kac zamandir yazacagim Sugibi’yle bulusmamizi. Oncesinde Beyoglu’nda yuruyusum var:

Anne ve kardesle pek de hos olmayan bir gun gecirdikten sonra Beyoglu’nda buldum kendimi. Bir yil ustune ilk gidisimdi. Gezindim biraz amacsizca. Zaten her yer hallac pamugu gibi atilmis, yurumek bile basli basina bir aktiviteydi. Bilmemnereden geldigi soylenen ve eskisinden hic de farkli gorunmeyen, ustelik ebat olarak da daha kucukce, dolayisiyle metrekare basina ustune basip su fiskirtma olasiligini daha cok arttiran taslar dosenmeye calisiliyordu yerlere. Camur dereciklerinden atlaya ziplaya o kitapci senin, bu muzikevi benim dolandim durdum. Beyoglu Pasaji Halep Pasaji olmus, ne alaka anlamadim. Sonra Atlas Pasaji’na girdim. Sefahathane’ye soyle bir goz attim, artik turuncu da degildi duvarlari ama ne renk oldugunu hatirlayamadim simdi. Biz gidip ilk kusburnu cayimizi ictigimiz zaman, seneeee 1992 veya 1993, guzel bir bordoydu duvarlar. Kanimca daha guzeldi. Neyse, pasajdan iceri girdim ve kendimi bir tuy cennetinde buldum. Butun dukkanlar retromsu ve genel olarak fosforik renklerde tuylu seyler satan hediyelik esya dukkanlarina donusmus. Bir iki antikaci kalmis. Bir de cok sevdigimiz sualti urunleri, kabuklari satan bir dukkan vardi, o gitmis. Iceri girip sordum, bir yil once kapandi dediler. Sonra butun o kiyafetler ve ucuz hediyelikler ustume ustume gelmeye basladilar, ciktim pasajdan. Yurumeye devam ettim. Bakiim $ampiyon Kokorec ne alemde diye Balik Pazari’nin oldugu sokaga bir bakis firlattim. O da ne? Koca bir buldozerle karsilasmayayim mi. Artik aglamakli bir sekilde kosedeki Yapi Kredi Yayinlari’nin kitapcisina attim kendimi. Neyse, orada biraz huzur buldum. Yarim saat kadar kurcaladim orayi burayi, daha cok kitaplari. Sonra Sugibi aradi :) Geliyorum, nerdesin diye. On dk icinde gorusmek uzere kapadik. Bulusacagimiz noktaya gidip beklemeye basladim. Heyecan had safhada beklerken sonunda bulustuk :) Ilk bir kac saniye aaa hakkaten de bulustuk, iste Sugibi karsimda dusunceleri benim kafamda gezinirken sohbete basladik hemen. Midye/bira yapacaktik ama Balik Pazari’nin orasi rezil olmus dedim, baktik tekrar yan taraftaki pasajdan girerek, begenmedik. Sonra Zencefil’e gitmeye karar verdik. Yuruduk sohbet ede ede. Zencefil’e vardik. Aaa, hay allah kahretmesin burasi da mi kapali, hani acikti diye yaygarayi bastim ben. Meger sokagin karsi tarafina tasinmislar, oh icime bir su serpildi. Girdik, mamalarimizi soyledik. Eskiden hep karisik salata yerdim ben Zencefil’de, su icinde borulceler olan. Hatta borulceyi ilk orada yedim sanirim. Bizde pek yapilmaz. Neyse, hala ayni salatadan yapiyorlar mi diye merak ettigimden salata soyledim, yoksa zayiflamaya calistigimdan filan degil :) Hatta Sugibi spaghetti soyleyince aklim fena celindi, salatayi yiyeyim, ustune spagettiyi de soylerim diye dusunuyordum ama doydum, nasil olduysa… Yemek yerken sohbete devam ettik. Gozlerinin ici gulen, harika birisi Sugibi. Yazdigi gibi icten ve dogal. Biraz kendimizden ve yaptigimiz islerden bahsettik, birbirimizi daha iyi tanimaya calistik; biraz bloglari ve sahiplerini cekistirdik. Cok eglenceliydi. Sonra Zencefil’den ciktik ve Sugibi beni kendisinin takildigi bara goturdu. Ust katta soyle guzel kose bir masaya yerlestik ve biralarimizi soyledik. Donna’yla da buraya oturmustuk dedi, gulumsedik. Hatta biraz sonra Donna’dan mesaj geldi, selam soyledim ben de ona. Ilk biralari deviriyorduk ki Sugibi’nin arkadasi Z. geldi, bir arkadasiyla. Sugibi, Z. dedi, bak bu Yesilerik, internetten arkadasim. Evet dogru, internetten arkadasiz biz diye aklima geldi benim de :) Biraz oturdular. Hic tanimadigim insanlar hakkinda ilginc hikayeler dinledim, simdi bile butun ayrintilar aklimda, pek hosuma gitti. Bir arkadasin arkadasiyla tanismayali, oyle rahat ortamlara girmeyeli epey olmus. Sonra onlar gittiler. Biz Sugibi’yle sohbete devam ettik. Biraz kafasini sisirdim ben onun, sanirim iyice cenem dustu. Bir zaman, hatta bana gayet kisa gelen bir zaman sonra birader aradi, nerdesin hadi geldiniz mi diye. Dedim sen hani benim telefonumu bekleyecektin, bana sormadan cikmissin evden. Neyse, mecburen kalkmak zorunda kaldik. Birader geldi bizi aldi, bizim oraya dogru yola ciktik. Kedi de bu arada Sugibi’yi almak icin cikmisti evden. Geldik, dedim Kedi’ye de bi merhaba diyeyim. Onunla da tanistik. Onlar giderken arabalardan hizli hizli el salladik birbirimize son anda Sugibi’yle gozgoze gelip. Butun gecenin ozeti gibiydi o an. Suratimda bir siritma, mutlu bir ifade ile eve dondum sonra.

1 yorum:

şugibi dedi ki...

canım benim:)